Güç dengesizliği ne demek ?

Ceren

New member
Güç Dengesizliği Nedir? Gerçek Hayattan Kesitlerle Bir İnsan Hikâyesi

Merhaba dostlar,

Bu konuyu açmamın sebebi son zamanlarda gerek iş hayatında, gerek ilişkilerde, gerekse sosyal çevremde hep aynı kalıbı fark etmem: güç dengesizliği. Belki siz de hissetmişsinizdir — bir tarafın hep biraz daha baskın, diğer tarafın ise biraz daha sessiz olduğu o görünmez denge bozukluğunu. Kimi zaman “fedakârlık” diye adlandırıyoruz, kimi zaman “saygı” ya da “görev bilinci.” Ama aslında çoğu zaman adı konmamış bir güç dengesizliğiyle karşı karşıyayız.

Güç Dengesizliği: Tanımın Ötesinde Bir Gerçeklik

Güç dengesizliği, iki ya da daha fazla taraf arasında karar alma, kontrol etme, kaynaklara erişim veya duygusal etki gibi alanlarda bir tarafın diğerine göre daha fazla güce sahip olması durumudur. Bu, sadece fiziksel güçle değil; ekonomik, psikolojik, duygusal ya da toplumsal güçle de ilgilidir.

Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünya genelinde kadınların ekonomik katılım oranı erkeklerin yaklaşık %63’ü seviyesindedir. Bu rakam, yalnızca iş gücü piyasasında değil, aile içinde ve toplumsal rollerde de güç dağılımının dengesiz olduğunu gösteriyor. Fakat bu dengesizlik sadece cinsiyetle sınırlı değildir — yöneticilerle çalışanlar, ebeveynlerle çocuklar, hatta öğretmenle öğrenci arasında bile hissedilebilir.

Bir Hikâye: Elif ve Murat’ın Görünmez Mücadelesi

Elif 32 yaşında bir öğretmen. Eşi Murat ise özel sektörde bir mühendis. Elif, işten geldiğinde yorgun ama çocuklarıyla ilgilenmekten geri durmuyor. Murat ise “günün stresinden uzaklaşmak için” televizyonun karşısına geçiyor. Elif’in iç sesi şöyle diyor: “Ben de yorgunum ama evin düzeni benden soruluyor.”

Murat’ın zihninde ise başka bir denklem var: “Ben daha fazla kazanıyorum, bu yüzden sorumluluğum farklı.”

İşte tam da bu noktada güç dengesizliği başlıyor. Her iki taraf da farkında olmadan farklı alanlarda güç uyguluyor: Murat ekonomik ve karar alma gücünü kullanırken, Elif duygusal ve bakım gücüyle denge kurmaya çalışıyor. Ama zamanla bu görünmez denge bir tarafı yıpratıyor. Elif kendini “değer görmeyen”, Murat ise “takdir edilmeyen” biri olarak hissediyor.

Erkeklerin Güce Bakışı: Pratik ve Sonuç Odaklı

Birçok erkek için güç, kontrol ve çözüm üretme kapasitesiyle özdeşleşir. Sosyolojik araştırmalar, erkeklerin “güçlü olma” kavramını genellikle başarı, statü ve ekonomik güvenlikle ilişkilendirdiğini gösteriyor. Yani güç, bir “sorumluluk aracı” değil, “başarı göstergesi” olarak görülüyor.

Bu bakış açısı, ilişkilerde veya iş ortamında erkeklerin genellikle “karar verici” veya “yönlendirici” rolünü üstlenmesine neden olabiliyor. Ancak bu durum, karşı tarafın sesini bastırmadan gerçekleşmediğinde dengeye dönüşüyor; aksi halde, sessiz bir hiyerarşi oluşuyor.

Örneğin bir erkek “Ben sadece sorumluluk alıyorum” derken, farkında olmadan “senin söz hakkın biraz daha az” mesajını verebiliyor. Oysa birçok kadın için güç, birlikte karar almak, hisleri paylaşmak, bir topluluğa ait olmak anlamına geliyor.

Kadınların Güce Bakışı: Duygusal ve Topluluk Odaklı

Kadınların güç anlayışı genellikle ilişkisel bağlar üzerinden şekillenir. Harvard Business Review’un 2023 verilerine göre, kadın liderlerin %67’si, “başarının ekip içi uyum ve duygusal zekâya dayandığını” düşünüyor.

Bu yaklaşım, kadınların güç arayışını bireysel bir rekabetten çok, kolektif bir dayanışma içinde tanımlamalarına yol açıyor.

Ancak toplum, bu yumuşak gücü çoğu zaman “zayıflık” olarak yorumluyor. Kadın, duygusal olduğu için “mantıksız”; empatik olduğu için “fazla iyi niyetli” görülüyor. Oysa duygusal zekâ, modern liderliğin en önemli göstergelerinden biri haline geldi.

Toplumsal Düzeyde Güç Dengesizliği

Sadece bireyler arasında değil, toplumlar arasında da güç dengesizlikleri var. Örneğin Dünya Bankası raporlarına göre, gelişmekte olan ülkelerde kadınların mülkiyet hakkına sahip olma oranı erkeklerin yarısı kadar.

Bu, yalnızca ekonomik bir veri değil; aynı zamanda karar verme gücünün kimde olduğunu belirleyen bir göstergedir.

Benzer şekilde, iş yerinde maaş farkları, politikada temsil oranları, hatta sosyal medyada kimlerin sesinin daha çok duyulduğu bile bu dengesizliğin izdüşümleridir.

Psikolojik Etkiler: Görünmez Yük ve Sessiz Öfke

Güç dengesizliği yalnızca dışsal bir yapı değil, içsel bir ağırlıktır.

Bir taraf, sürekli “daha çok vermek” zorunda hissederken, diğer taraf farkında olmadan “daha çok alma” konumuna geçer. Bu durum uzun vadede depresyon, anksiyete ve özdeğer kaybına yol açabiliyor.

Psikoterapist Esther Perel bu durumu şöyle özetliyor:

> “Bir ilişkide denge, eşitlikten değil, karşılıklı farkındalıktan doğar.”

Yani önemli olan herkesin aynı güce sahip olması değil; herkesin kendi gücünü tanıması ve sınırlarını bilmesidir.

Peki Denge Nasıl Kurulur?

1. Farkındalıkla başlar. Güç dengesizliği genellikle görünmezdir; ilk adım onu görmek.

2. İletişimle beslenir. Sessizlik, güç farkını büyütür. Konuşmak, eşitlemenin en etkili aracıdır.

3. Empatiyle korunur. Karşındakinin niyetini anlamak, kendi hakkını savunmak kadar değerlidir.

4. Sınır koymak zayıflık değil, saygının bir ifadesidir.

Son Söz: Gücü Paylaşmak, İnsanı Büyütür

Güç, tek elde toplandığında baskıya dönüşür; paylaşıldığında ise dayanışmaya.

Belki de asıl mesele, “kim daha güçlü?” değil, “gücümüzü nasıl kullanıyoruz?” sorusudur.

Elif ve Murat hikâyesine dönersek… Onlar fark ettiklerinde ilk kez birbirlerini gerçekten dinlediler. Murat, Elif’in yükünü; Elif, Murat’ın kaygılarını anladı. Ve o an, ilk defa gerçek bir denge kuruldu.

---

Söz Sizde Forumdaşlar

Sizce güç dengesizliği en çok hangi alanlarda karşımıza çıkıyor?

Bir ilişkide ya da iş yerinde bu dengeyi nasıl kurabiliriz?

Kendi hayatınızda dengeyi yeniden sağladığınız bir an oldu mu?

Paylaşımlarınızı merakla bekliyorum — belki sizin hikâyeniz bir başkasına ışık olur.