Mutlak ölçü nedir ?

Kadir

New member
Mutlak Ölçü Nedir? – Bir Hikâyenin İçinden Doğan Soru

Selam dostlar! Bu sabah kahvemi içerken bir anı aklıma geldi. Eski bir dostumun “Her şeyin bir ölçüsü olmalı, ama o ölçü kimin elinde?” dediği anı. O zamanlar gülüp geçmişim ama bugün düşündüm: Mutlak ölçü gerçekten var mı? Yoksa biz mi uyduruyoruz, sonra da kendi icadımızın esiri mi oluyoruz? Bu sorunun peşine düşen bir hikâyem var. Buyurun, paylaşayım…

Bölüm 1: Taş Ustası Yusuf’un Ölçüsü

Bir zamanlar dağların eteklerinde, taşla konuşmayı bilen bir usta yaşarmış: Yusuf Usta. Eliyle tuttuğu her taşta bir düzen, bir ölçü ararmış. Her kemeri aynı simetriyle örer, her taşı aynı açıyla keserdi. Onun için ölçü, adeta kutsal bir rehberdi.

Köy halkı da ona güvenirdi: “Yusuf Usta el attıysa o duvar yıkılmaz!” derlerdi. Fakat bir gün, köyün gençlerinden biri, duvarın gölgesine oturup sordu:

“Usta, hep diyorsun ‘ölçüye sadık kalın’. Peki o ölçüyü kim koydu?”

Yusuf Usta durdu, taşın üstüne oturdu. İlk kez sustu. O an içinde bir şey kıpırdadı: yıllardır elinde tuttuğu cetvel, belki de sadece kendine göre bir hakikatti.

O günden sonra taşın yalnızca şekline değil, yerle temasına, güneşle uyumuna, yağmurla ilişkisine de bakmaya başladı. Ölçüyü taşta değil, taşın dünyayla kurduğu dengede aramaya koyuldu.

Bölüm 2: Leyla’nın Kalbiyle Ölçmek

Köyün bir diğer ucunda, Leyla adında genç bir öğretmen yaşardı. Yusuf’un aksine o, her şeyi hissederek ölçerdi. İnsanları, sözleri, davranışları… Kalbinde bir terazisi vardı sanki.

Bir gün Yusuf Usta, okulun yeni duvarını örerken Leyla’yı izledi. Çocuklar gürültüyle oynarken, Leyla tek tek hepsine sabırla yaklaşır, birini susturmak yerine diğerine söz hakkı verirdi. O an Yusuf kendi kendine mırıldandı:

“Ben taşları hizaya sokmaya uğraşırken, o çocukların gönlünü hizaya sokuyor.”

Leyla da Yusuf’un titizliğini fark ederdi. Ama ona göre ölçü, bir şeyi doğru yapmak değil; doğru hissettirmekti. “Bir çocuğa doğruyu öğretmek yetmez” derdi, “o doğruda kendini bulmasını sağlamak gerek.”

İşte o an forumun konusu belirmişti sanki: Mutlak ölçü taşın simetrisinde mi, yoksa kalbin terazisinde mi?

Bölüm 3: Strateji ve Sezgi Arasında

Köy bir gün büyük bir kararın eşiğine geldi: dere yatağı taşkın veriyordu, köprü yapılacaktı. Yusuf Usta köprüyü milimetrik hesaplarla planladı, ölçümler yaptı, rüzgârın yönünü bile dikkate aldı.

Leyla ise çocukların okul yolunda ıslanmasını düşünerek “önce geçici bir iskele kursak, sonra köprüyü yapsak” dedi.

Yusuf, “İş yarım yamalak olmaz!” diye itiraz etti.

Leyla, “Ama insanlar beklerken ıslanacak,” diye karşılık verdi.

İki farklı yaklaşım, iki haklı taraf. Yusuf’unki sonuç ve strateji; Leyla’nınki empati ve ilişki.

Toplantıda herkes sustu. Sonunda yaşlı muhtar söze girdi:

“Belki ölçü, ne cetvelde ne kalpte... Belki ölçü, ikinizin arasındaki köprüdedir.”

Ve gerçekten de o yıl önce geçici bir iskele kuruldu, ardından Yusuf’un planladığı taş köprü inşa edildi. Böylece köy iki ölçünün birleşimiyle güven içinde yaşadı: akıl ile kalp, strateji ile sezgi bir arada.

Bölüm 4: Forumda Yankılar

Şimdi forumda bu hikâyeyi okuyan biri gibi düşünün:

“Mutlak ölçü var mı gerçekten?” diye sormak kolay. Ama belki de doğru soru şu:

“Ölçü, kimin hikâyesinde mutlak?”

Bir mühendise göre doğruluk milimetreyle, bir öğretmene göre tebessümle, bir sanatçıya göre hisle ölçülür. Belki de hepimiz kendi “ölçü cihazımızı” taşırız.

Yusuf’un cetveli, Leyla’nın kalbi, bizim klavyemiz, ekranımız... Hepsi birer ölçü aracı değil mi?

Bir erkek forumdaş, “Abi strateji şart, aksi halde hiçbir sistem yürümez” derken, bir kadın üyemiz, “Ama o sistemde insanlar mutlu değilse neye yarar?” diye yazar.

İkisi de haklı. Çünkü biri yapının ayakta kalmasını, diğeri içindekilerin nefes almasını ister. Gerçek ölçü belki de bu dengeyi kurmaktır.

Bölüm 5: Zamanın Terazisi

Yıllar sonra Yusuf Usta’nın köprüsü hâlâ sapasağlam duruyordu. Taşları arasında yosunlar çıkmış, ama hiçbir taş oynamamıştı.

Bir gün Leyla geri döndü, yaşlanmıştı artık. Köprünün üzerine oturdu, öğrencilerinin çocuklarıyla sohbet etti.

Yusuf, bastonuna dayanarak yanına geldi.

“Hatırlıyor musun,” dedi, “ölçünün ne olduğunu tartıştığımız günü?”

Leyla gülümsedi: “Evet, hâlâ emin değilim. Ama şunu biliyorum: Her şey değişiyor, ama doğru his asla ölçüsüz kalmıyor.”

O an gökyüzü mora döndü, dere güneşi yansıttı. İkisi sessizce baktılar. Belki de o anda “mutlak ölçü” denen şeyin zamanın içinde kaybolmayan denge olduğunu anladılar.

Bölüm 6: Modern Hayatta Mutlak Ölçü Arayışı

Bugüne gelirsek, “mutlak ölçü” tartışması hâlâ sürüyor.

İş dünyasında KPI’lar, başarı skorları, ölçülebilir hedefler… Ama insan ilişkilerinde hâlâ ölçülemeyen bir taraf var.

Bir proje yöneticisi için başarı; zamanında teslim, düşük maliyet.

Bir ekip lideri için başarı; takımın uyumu, güven duygusu.

Ve bir arkadaş için başarı; birlikte gülmek, zor zamanlarda yanında olmak.

Erkekler genellikle çerçeve ve sonuç odaklı bir ölçü kuruyor: “Ne kadar büyüdük, ne kadar kazandık, ne kadar ilerledik?”

Kadınlar ise ilişki ve etki odaklı: “Kimi etkiledik, kim daha iyi hissetti, kim kendini gördü?”

Bu fark çatışma değil, tamamlayıcılık getiriyor.

Çünkü birisi binayı dikiyor, diğeri o binanın içinde yaşamı mümkün kılıyor.

Bölüm 7: Mutlak Ölçüye Dair Son Söz

Belki de “mutlak ölçü” dediğimiz şey, aslında değişmeyen bir değişken:

Her çağda, her insanda yeniden tanımlanan ama özü itibariyle denge olan bir kavram.

Bir taraf akılla, diğer taraf duyguyla dokunduğunda, o dengeye yaklaşırız.

Yusuf’un köprüsü gibi: Hesapla inşa edilmiş, ama insanın geçmesi için yapılmış.

Leyla’nın kalbi gibi: Hisle atan, ama akılla yön bulan.

Forumun sonunda, bir kullanıcı şöyle bir yorum yazmıştı:

> “Belki de mutlak ölçü, ölçüsüzlüğe rağmen doğru hissi koruyabilmekte.”

Kim bilir, belki haklıydı. Çünkü ölçmek, anlamaya çalışmaktır.

Ama bazen anlamak için, ölçüyü bir kenara bırakıp sadece bakmak, sadece hissetmek gerekir.

Kapanış: Hepimizin Kendi Cetveli

Bugün taş ustaları yerini mühendislik yazılımlarına, öğretmenler sanal sınıflara bıraksa da “mutlak ölçü” hâlâ aramızda.

Kimi cetvelde, kimi kalpte, kimi pikselde buluyor.

Ama en değerlisi şu soruyu sormayı unutmamak:

“Benim ölçüm, başkasının yaşamını daraltıyor mu, yoksa genişletiyor mu?”

Belki forumun ruhuna en uygun yanıt budur:

Mutlak ölçü, herkesin adım atabildiği kadar geniş bir köprüdür.